Depresyon ve İrritabl Barsak Sendromu Birlikteliğinin Nörobiyolojisi
Journal Title: Psikiyatride Guncel Yaklasimlar - Current Approaches in Psychiatry - Year 2009, Vol 1, Issue 2
Abstract
İrritabl barsak sendromu (İBS) yaşamı güçleştiren ve depresyonla birlikteliği çok sık karşılaşılan işlevsel bir barsak hastalığı olmasına karşın altında yatan düzenek tam olarak aydınlatılamamıştır. Tanı ölçütleri olarak değişik zamanlarda güncellenen belirti ve bulgular tanımlanmış, son olarak Roma-III olarak belirlenen ölçütlerde karar kılınmıştır. Konstipasyon-baskın, diare-baskın ya da karma irritabl barsak sendromu şeklinde görülen, irritabl barsak sendromu sürekli veya yineleyici karın ağrısı ya da karında rahatsızlık hissi ile barsak alışkanlığındaki değişkenlik, hastanın defekasyon ile rahatlaması ve yakınmaları organik yönden açıklayacak fiziksel veya laboratuar bulgularının olmayışı ile karakterizedir. İrritabl barsak sendromu olan hastalarda major depresif bozukluk sıklığı hastaların üçte ikisini kapsayacak düzeylere kadar çıkmıştır. Ayrıca, major depresif bozukluk tanısı almış olan hastalarda da irritabl barsak sendromu ek tanısının sıkça (%30) görüldüğü bilinmektedir. Uzunca bir süre bir çeşit somatizasyon bozukluğu olduğu düşünülen ve günümüzde işlevsel gastrointestinal hastalıklar içinde yer alan irritabl barsak sendromunun altında yatan düzenek beyin-barsak eksenindedir. Düşük düzeydeki mukozal yangı ile bu yangıdan kaynaklanan sitokinler irritabl barsak sendromunun patofizyolojisine ve depresyonla olan ilişkisinde önemli yer tutmaktadır. Yangısal elemanların yanısıra bireysel yatkınlıkla geliştiği düşünülen lumbosakral viseral aşırı-uyarılabilirliğin irritabl barsak sendromunun altında yatan esas patoloji olduğu öne sürülmüştür. Viseral aşırı-uyarılabilirlik gerek sitokinler, gerekse nöromediatörler aracılığı ile gelişmekte ve stres bu düzeneğin etkisini artırmaktadır. Ayrıca, bu düzenekte görevli moleküller (sitokinler, kortikotropin salgılatıcı faktör, nörokininler, monoaminler) depresyon patofizyolojisinde de rol oynamaktadır. Ağrı matriksindeki (talamus – insula - prefrontal korteks) artmış etkinlik ve endojen ağrı-kesici sistemin yetersizliğinin irritabl barsak sendromu belirtilerinin abartılı hissedilmesine neden olduğu ileri sürülmüştür. Bu durum bedenin kortikal temsilinde aksamalara ve olumsuz emosyonel yaşantılara neden olmaktadır. Sitokinler, kortikotropin salgılatıcı faktör, nörokininler (substans P, nörokinin A ve nörokinin B) ile monoaminlerin (serotonin ve norepinefrin) etkileşimindeki ve nöroanatomik işlevlerdeki bireysel farklılıklar, bazı irritabl barsak sendromu hastalarında major depresyon görülürken bazılarında görülmemesini açıklayabilir. Dahası, depresyon ve anksiyete bozukluklarının eşlik ettiği irritabl barsak sendromu hastalarının belirtilerden daha çok yakındığı da bilinmektedir. Tedavi konusunda klinisyenlerin pek çok seçeneği değerlendirdiği irritabl barsak sendromuna depresyonun eşlik etmesi durumunda sağaltımda öncelikle antidepresanlara yer verilmesi önerilmektedir. Antidepresan ilaçlar arasında birinci sırada güvenlik ve yan etki profili açısından seçici serotonin geri-alım inhibitörleri yer almaktadır. Bununla birlikte, trisiklik antidepresanların da irritabl barsak sendromunda düşük dozlarda bile yararlı olabileceği bildirilmektedir. Bunların dışında hipnoz, destekleyici veya bilişsel davranışçı terapiler, diyet ve defekasyon alışkanlıklarının gözden geçirilmesinin de yararlı olduğu şeklinde görüşler de bulunmaktadır. Major depresyona sıkça eşlik eden ve yaşamı güçleştiren bir rahatsızlık olan irritabl barsak sendromunun psikiyatri hekimlerince tanınması irritabl barsak sendromunun eşlik ettiği depresyon tedavisinde başarı şansını artıracaktır. Bu gözden geçirme yazısında irritabl barsak sendromunun depresyonla birlikteliğine ilişkin kanıtlar ile bu birlikteliğin altında yatan olası biyolojik düzenekler ve buradan hareketle güncel tedavi yaklaşımları ele alınmıştır.
Authors and Affiliations
M. Cagdas Eker, Özlem Donat Eker
Psikiyatrik Açıdan Evlilik ve Cinsellik
Psikolojik, sosyal ve biyolojik değişkenlerin etkileşimi içinde şekillenen cinsellik, bu bileşenlerin birindeki ketlenmeyle, işlevselliğini yitirebilmektedir. Aile ve evlilik terapistleri tarafından cinsel işlev bozukluğ...
Delusional Parasitosis: Clinical Features, Diagnosis and Treatment
Delusional parasitosis is a delusional disorder in which the patient has the false and persistent belief that he is infested by some type of parasite or small living creatures. The disease has been called under different...
Attachment and Sex with Robots: An Assessment from Mental Health Perspective
Nowadays, when robot technology advances very quickly, the place and level of robot in human life lead to great debate. The perspective of mental health experts about living with robot, wanting to marry with robot, and s...
Suicide and Personality
Many factors play role in the emergence of suicidal behavior has been accepted. Familial tendency including some features of personality structure, hopelessness, affective disorder, and suicide behavior attracts attenti...
Sosyal Anksiyete Bozukluğu ve Alkol Kullanım Bozuklukları
Epidemiyolojik çalışmalar sosyal anksiyete bozukluğu ve alkol kullanım bozuklukları arasında yüksek oranlarda komorbidite saptamışlardır. Bir çok çalışmanın sosyal anksiyete bozukluğu ile alkol kullanım bozukluğu tanılar...